N’EKREM ÇENEN TUTULSUN! N’OLMAZ NALAN!

türk sinemasını sevmem arkadaş. sevmem. bu kadar basit. yeşilçam’dan tevarüs eden bütün olumsuzluk ve ilkellikler bir yana, yeni türk sineması diyebileceğimiz şey bana çok acınası geliyor, komik bile değil. ele gelir hiçbir yanı yok bu sinemanın. ne yapmaya çalıştığını bilen birkaç düzgün yönetmenin bir iki cılız girişimi ise kurtarmaya yetmiyor bu tuhaf şeyi. derviş zaim, nuri bilge ceylan ve öyle birkaç isim, hamamın namusunu gerçekten kurtaramıyor. herşeyi unutun, sadece şunu bana söyleyin: adam gibi bir senaristin ve yönetmenin elinde bir saniyede, bir mimikle, bir jestle, bir kelimecikle, bir ses tonuyla, bir bakışla, bir susuş anıyla veya buna benzer enstrümanlardan biriyle verilebilecek bir duygu yoğunluğunu vıcık vıcık, bitmek tükenmek bilmez, sündür allah sündür, insanı aptal yerine koyan, saçmasapan, sözümona “diyalog”larla vermeye çalışmaktan ne zaman kurtulabildi, kurtulabilecek bizim sinemamız? oyuncular ne zaman “artiz”likten, rol kesmekten kurtulabilecek? umudum zayıf doğrusu.

arada bir, bu değerlendirmemin, acımasız gözüken ama hiç de öyle olmayan değerlendirmemin keskin dişlerini törpüleyebilecek heyecan verici hamleler olmuyor değil. aha işte bir tanesi, senaristi ve yönetmeni özcan alper olan “sonbahar”. bu cümleye “sanırım” kelimesini ekleyeyim, çünkü henüz seyretme imkânı bulamadım. ama müzik cd’sini kaptım. gökten monica belluci yağsa başına aydemir akbaş düşen bir kronik şanssız vatandaş olan bendeniz, sıpamın türkçe öğretmeninin istediği kitabı bulmak için tam kırk (gerçekten kırk, lafın gelişi değil) kitabevi dolaşıp da kendi kendime “lan burda o kitap olmaz” diye homurdandığım kırkbirinci kitabevinde muradıma erdiğim ve de hiç hazzetmediğim halde işkillendiğim havalarda şemsiye taşıyıp durup tam da dünkü boktan havada lânet olası şemsiyeyi almayı unutarak sıçan gibi ıslandığım dün akşam. halimin acınası rezilliğini yansıtabilmek için cümleyi de böyle bombok kurarım işte!

bakınız meselâ “güz sancısı”. tomris hanım darılmasın ama kötü. çarpık ideolojik bakışı da bonusu! ben şimdi uzun uzadıya eleştirip de durduk yerde kendi canımı da sizinkini de sıkmayayım. markar esayan yapmış gereken eleştiriyi.

şimdi de azıcık teselli bulalım. tekrar bakınız meselâ “sonbahar”. ben bakmadım, bakacağım en kısa zamanda. büyük ihtimalle de yanılmış olmayacağım, sevineceğim.

amaan, türk sinemasını ben mi kurtaracağım! zaten bıkmışım jazzetta’da melmeketi kurtarıp durmaktan, türk sineması da kurtulmayıversin, n’olcek. ben şimdi siz sayın seyircıya bi kıyak çekeyim öğlen öğlen. bu filmden en beğendiğim iki parçadan birini dinleteyim size. bu bir hemşin türküsü: “daim yusuf orti”. ayşenur kolivar söylüyor, hem ne söylüyor. ikinci en hoşlandığım parça, “köyde cenaze”, yuri ryadchenko’nun bestesi. ama onu dinletmeyeceğim. gidip satın almanız için cd’yi, buna değer çünkü. onun yerine birileri, meselâ yusuf’la eka konuşacak.


23 Yanıt to “N’EKREM ÇENEN TUTULSUN! N’OLMAZ NALAN!”

  1. metin Says:

    İnternet trafiği ağırlaştığında bu müzik dosyaları kesik kesik dinlenebiliyor. Bu sorunu aşmak için benim bulduğum çözüm şu: İlk defasında sonuna kadar kesik kesik dinleme işkencesine katlanacaksınız. Çubuk böylece sonuna kadar yeşillenmiş olacak. Ardından ikinci kez çal dediğinizde kesiksiz dinleyebiliyorsunuz.

  2. ekmekçikız Says:

    Metin Bey,
    Son dönem Türk sinemasını Yeşilçam’a dahil sayıp, hepiciğini bir kalemde harcamayın, derim.
    70’lerden sonra, aşağı yukarı on sene öncesine dek, bir ara dönem olup çabalayan filmler yapıldığı bir gerçek de, artık son dönem filmlerimiz her bakımdan ciddi anlamda iyiler. Nerdeyse her sene, iki-üç iyi kalıcı film çıkıyor, bence.

  3. zeynep Says:

    Ben de farkettim ki N’ekrem, şu defalarca izlediğim, ezberlediğim filmlerimin içinde bir tane bile Türk filmi yok.

  4. Furkan Says:

    Kişisel çekişmelere yem etmek istemem yazıyı ama,
    sanırım sitemdeki kayıtlara laf atan Metin Bey, sizdiniz.

    Yazıya verilen birinci yanıtı okurken, “fakir ama gururlu gencin geri dönüşü 3” filminin başkahramanı gibi hissettim kendimi. Justice.

  5. metin Says:

    Anlayamadım Furkan Bey ne demek istediğinizi???

  6. Furkan Says:

    Çok mu ciddi görünüyor yorum?

    “furkan bey’in mekânında nedense 78 devirlik plak gibi dinlenebiliyor”

    demiştiniz ya 🙂

    Şimdi sizin verdiğiniz kayıtlarda bazı sorunlar olduğunu söylediğiniz için, onunla ilgili şaka yapıyorum sadece. 🙂

  7. metin Says:

    Ekmekçikız Hanım,

    Son dönem Türk sinemasını Yeşilçam’a dahil saymıyorum, yok öyle şey. Hepsini bir kalemde harcadığım da yok. “Son dönem filmlerimiz her bakımdan ciddi anlamda iyiler.” yargınıza katılamayacağım pek. İki nedenle: Hem bunların içinde iyi olanlar azınlıkta, hem de o iyiler de dört dörtlük filan hiç değil.

    Ama bu, yeni Türk sinemasını hepten harcadığım anlamına gelmiyor. Zaten yazımda da bunu belirttim.

  8. metin Says:

    Ha, anladım Furkan Bey. Beni korkuttunuz yav! O dediğim, sadece bir tanesi için öyleydi, başka dosyalarınızda sorun yok ki.

  9. metin Says:

    Zeynep Hanım,

    İster Yeşilçam olsun ister yenisi olsun Türk sinemasının temel sorunu, kültürel kodlarımızda gizli bence. Senaristlerin de, yönetmenlerin de, oyuncuların da bunu aşmaları biraz güç…

  10. Furkan Says:

    Kusura bakmayın, şimdi baktım da tekrar, ilk bakışta anlaşılacak bir şey değil gerçekten. : )

    Bir de bu Türk sinemasıyla ilgili söylediklerinize katılmakla beraber, bunun Türk sineması özelinde bir şey olduğunu düşünmüyorum. Dünyanın her yerinde iyi işler kişisel çabalardan ve özellikle yönetmenlerin ufkunun genişliğinden ortaya çıkar bence. Nasıl Nuri Bilge gibi adamlar pek yoksa bu memlekette, Bunueller, Bergmanlar da elli yılda bir geliyor. Sinema kültürünün toplumun değerleri yahut gelişmişlik düzeyiyle çetrefilleşmiyor sanırım. Sinema yönetmen sanatıdır. Yönetmeniniz Tarkovski’yse sanat yapmış olursunuz, Spielberg ise traş. Birinde para kazanırsınız, diğerinde parayı kırarsınız.

  11. metin Says:

    Furkan Bey,

    Kişisel çabaların ve özellikle yönetmenlerin ufuk genişliğinin önemi konusunda mutabıkız elbette. Sonraki dediklerinize de itirazım olamaz. Ama toplumsal-kültürel kodifikasyon, sadece sinema için de değil, bütün sanatların üretiminde bir bakıma ciddi bir handikap iken bir bakıma da yarar sağlayabilecek bir imkandır. Bizimkiler bunun ‘imkan’ potansiyelini değerlendirme becerisini göstermek yerine, altında kalıp eziliyorlar. Bu konuda en beceriksiz grup, sinemacılarımız bence. Ardından besteciler-kompozitörler ve bir ölçüde de yorumcular geliyor. Romancıların hal-i pürmelâline hiç girmeyelim bile…

  12. ekmekçikız Says:

    Metin Bey,
    “…artık son dönem filmlerimiz her bakımdan ciddi anlamda iyiler.” dedikten sonra devamında “Nerdeyse her sene, iki-üç iyi kalıcı film çıkıyor…” diye tamamlamışım.
    Yani düşüncem, bütün son dönem Türk filmlerinin iyi olduğu değil. Her sene hiç değilse iki-üç iyi film çıktığıdır.

    Kaldı ki, her ülke sinemasının canlandığı veya tıkandığı dönemler oluyor. 30-40 sene öncesinin İtalyanları ile, şimdikiler bir mi, örneğin?

    Şimdi, festivalleri (artık bildiğimiz İstanbul Festivali’nin dışında, Filmekimi, İf derken canlılık yaygınlaştı) izleyen gençleri görünce, umutsuzluğa gerek olmadığını düşünüyorum.
    Furkan Bey’in üstte sinemanın yönetmen sanatı olduğu hakkında yazdıklarına katılıyorum, bir de.

  13. ekmekçikız Says:

    Ben yazana dek, siz Furkan Bey’in yazdıklarına ve dolayısıyla benimkileri de kısmen cevap vermiş olmuşsunuz, bu arada.

  14. metin Says:

    Ekmekçikız Hanım,

    “Kaldı ki, her ülke sinemasının canlandığı veya tıkandığı dönemler oluyor.” demişsiniz ya, ona takıldım. Bizimki tıkanmaya fırsat bulamadı henüz, hiç canlanmadı ki tıkansın garibim!..

  15. ekmekçikız Says:

    Hımm, kötümserliğinizi aşacak yeteri kadar dayanak bulamayacağım, sanırım. 🙂
    Hiç canlanmadı demişsiniz ya!
    Bence o kadar donuk değil, yahu.

  16. zeynep Says:

    Metin Bey,

    Bir de bütün sorunları, filmi yaparken kafalarında evrensel bir sinema seyircisi tasarlayamıyorlar ve bunu sadece Türkler izleyecek algısından sıyrılamıyorlar.

  17. ekmekçikız Says:

    Evrensel düşünebildiğimiz başka konulara örnek rica etsem, Zeynepciğim?

    Aniden, ben de karamsarlaştım, sanırım.

  18. metin Says:

    “Sonbahar”ı seyredip seyretmediğini söylemedi kimse burada yav…

  19. ekmekçikız Says:

    Seyredemedim henüz, maalesef.
    Uygun bir sinemada yakalamaya çalışacağım, seyredince anlatırım.
    Pandora’nın Kutusu’nu öneririm, bu arada.

  20. zeynep Says:

    Ekmekçikız’cım, ımm kem kümm:)

  21. Seviyesiz Says:

    Seyrettim, güzel, tavsiye ederim. Film bittikten sonra direk yaylaya çıkası geliyor insanın.

  22. metin Says:

    Teşekkürler. Ama sanırım ancak DVD’sini seyredebileceğim, çıkarsa…

  23. metin Says:

    Bu arada, yazıda bazı isimler verirken nasıl unutuvermişim Zeki Demirkubuz’u, affedilir gibi değil!

Yorum bırakın