EKMEKÇİKIZ HANIM, EFEKTÖR ERTUĞRUL İMER VE KORKMAZ ÇAKAR AMCALARIN YANINDAN BİLDİRİYOR

radyo günleri

radyomuz sierra marka idi.
yeni çıkmış bir modeldi, nisbeten daha küçük, derli topluydu. hoparlörünün olduğu ön yüzündeki üst kısım ve tüm arkası, açık renkli ince örgü bir metaldi. dışını kaplayan sert kabı siyah renkliydi. bazı radyoların dışı mobilyalı olurdu. onlar daha pahalıydı, muhtemelen. bizimkinin dışı sert plastik gibi bir maddedendi, bakalit olsa gerek.
babam, o radyoyu almak için, memur bütçesini epey zorlamış olmalıydı.
japon markaları bilinmezdi, henüz.

akraba evlerinde gördüğüm diğer radyolardan hatırladıklarım grundig ve philips’ti.

çocukluğumun en keyifli anlarını o radyonun başında geçirdim: okul radyosu, çocuk saati, arkası yarın, radyo tiyatrosu, ajans saati… her zaman dinleyecek bir şeyler olurdu. kulağımı radyoya yapıştırır dinlerdim.

radyo ilk alındığında bulunduğumuz orta anadolu kasabasından, ankara radyosunun yayınını dinliyorduk. orta dalgadan. şimdi her türlü yayını fm bandından dinliyoruz ya, o zaman orta dalgadan, uzun dalgadan dinlerdik. kısa dalgayı karıştırıp, uzaklardaki yabancı dilde yayın yapan radyoları bulmaya, duymaya, anlamaya çalışırdık.
çalışırdım, çokluk.
bir de limon yerdim bol bol. önceleri teldolaptan, sonraları buzdolabından aşırıp, üstüne tuz döküp limonun keyfini sürerken, bir yandan da radyoyu kurcalardım.
yıllar sonra, annem radyonun hoparlör önü metalindeki sarı lekeleri gösterip “bak bunlar senin limonlarının izleri” demişti. doğru eğri, bilemem.

uzaklara, akraba ziyaretine gittiğimizde ankara, istanbul radyoları çok daha net dinlenirdi. dedem, yurttan sesler korosu dinlerdi. dayım, klasik müzik plaklarından kalan zamanda daha çok haberleri dinlerdi. babaannemlere malatya’ya gittiğimizde işin içine arap radyoları karışırdı. pek rahat radyo keyfi yapılmazdı, oradaki radyo daha çok süs nesnesi gibi dururdu. 

o küçük kutu, benim için dünyaya açılan ilk pencereydi.
hiç beklemediğim zamanda o günlerden sesler çıkagelir birden; zihnime o günlerin anıları doluşuverir:
çocuk saati’nin macera dolu oyunları, cumartesi günleri akşamüstü hiç kaçırmadan dinlediğim klasik müzik programı, radyo tiyatrosu sanatçılarının teatral sesleri, “şimdi haberler” anonsu, yaz akşamları günbatımına eşlik eden kırlangıç seslerine karışan fasıl topluluğunun yumuşak melodileri, üniversite yıllarımda ders çalışmaya eşlik eden fm radyosu müzikleri…

radyo günleri, nasıl ve ne zaman olduğunu anlamadan, geçti gitti.
televizyon hayatımıza girdi, internet baş köşeye kuruldu.
ne olduysa oldu.

şimdilerde, yeni türde bir radyolu günler var hayatımda. evde, mutfakta iş yaparken kendimi radyoya bırakıyorum, yine. o ne söylerse, dinliyorum. 

***
not: elimde, güzel bir eski radyo fotoğrafı var.
o fotoğrafı bloguma koyacağım, isteyen bir baksın.*

(*) hakikaten de karamel rengi bir yazı olmuş bu ekmekçikız hanım! ne güsel! davete icabetiniz ve emeğiniz için çok teşekkür ederim. benim aklıma da muazzez türüng’ün o kendine özgü çemenli sesiyle çığırdığı “çakmağı çak” türküsünü, pazar akşamları 18.50-19.00 arasında yayımlanan, içeriğini tam da şu anda birden unutuverdiğim milli piyango programını, ondan önce yayımlanan zeki müren’in “şoför kardeşlerim”li programını, ipana bilgi yarışmasını, orhan boran ve yuki’yi, uğurlugiller ailesini, cumartesileri sanırım 16.00’da yayımlanan dilek kutusu’nu getirdi öncelikle… bunlar çocukluk dönemimden kalanlar. gençlik dönemimden kalanları saymazsam olmaz: izzet öz’ün haftaiçi hergün öğleden sonraki programı, yavuz aydar ve şebla özveren’in gece 22.00’deki programları, ismail cem’in yenidenyapılanma atılımıyla trt2 ve trt3’ün ortaya çıkışı, o 500 gün içinde trt2’de yayımlanan muhteşem programlar (mesela geceyarısına on dakika kala yayımlanan, adını hatırlayamadığım roman okuma programı -ki arkası yarın’dan farkı, tek kişilik okuma idi)… ve tabii ki woody allen! ha bi de orson wells.

29 Yanıt to “EKMEKÇİKIZ HANIM, EFEKTÖR ERTUĞRUL İMER VE KORKMAZ ÇAKAR AMCALARIN YANINDAN BİLDİRİYOR”

  1. metin Says:

    Bir de “eleniki radyofonia ti leoradis. İ foni tis elladas” kalmış aklımda. Kısa dalga Yunanistan’ın Sesi radyosundan… Büyük sanatçı Yorgo Dallaras’ı dinlerdim. Uzun dalgada Ankara radyosuyla Erzurum radyosu çıkardı; orta dalgada İstanbul, İzmir ve diğer şehirleri gezer; kısa dalgada da dünyaya açılırdık… FM dalgası ne gezer! Şimdiki boktan radyolar o zaman yoktu iyi ki… (Açık Radyo şimdiki dönemin yüzakıdır, onu ayıralım!)

  2. ekmekcikiz Says:

    Eh! Benim unuttuklarımı siz tamamlamışsınız.:)
    Bakalım, yorumculardan neler gelecek?

  3. metin Says:

    “Burasi Kıpris Radyo Yayın Korporasyonu!”yu nasıl unuturum! Bi de Polis radyosu vardı galiba…

  4. ekmekcikiz Says:

    Polis Radyosunu, istek programını Ankara’da dinlerdik.
    Hem de polis memuru olan büyük amcamın evinde.
    🙂

  5. elektra Says:

    🙂 dün akşam balkon sefası yaparken hakan’la ikimiz oğluma radyo tiyatrosu efektlerini anlatmaya çalışıyorduk. çocuk anlamıyor radyodan tiyatro faslını. iş ana baba başına düştü. sandalyeyi kaydırdım. hakan, ‘ otur yerine nalan’ dedi. hakan masaya iki kere vurdu, ‘ ama bak kapı çaldı kalkmam lazın nijat’ dedim. hakan sandalyesini kaydırıp ‘ ben açarım nalan’ dedi, ben ayaklarımı yere vurup nijat’ın kapıya gidişi efektini yaptım :))) bir kaptırdık biz ana baba, spontan tiyatora çıktı ortaya. bizim sıpa oğlan,’ ne yapıyor bunlar gibisinden bakıyordu bize. biz bir keyifliydik ki sormayın. kolay mı, korkmaz çakar gibi olmuştuk:))) çok özlediğimizi itiraf ettik radyo günlerini. sıpa ise ‘sıkıcymış ‘ dedi:)

    ellerinize sağlık ekmekçikız hanım:)
    metin bey sizin katkılar da breh beh , beni zorladı.bazılarını hatırlayamadım desem ayıp mı etmiş olurum:)

  6. Obli Vious Says:

    http://www.aveamuzik.com/index.jsp?pn=albm&aid=6gruVQQPMh0alYzx0Urmdg%3D%3D&pid=2

  7. metin Says:

    Hülya Tunçağ’ı nasıl unuturum! Neşe Tartanoğlu’nu da anmak lazım…

  8. ekmekçikız Says:

    Elektracım,
    Tam zamanına denk düşmüş, sizin radyo tiyatrosu efektli tanıtımınız.
    Sıpacığın ne bilecek, o efektlerin bizim için anlamını. Her bir ses gelecek bir olayın habercisiydi. O sesler ve oyunlar öylesine canlı şekilde sarardı ki, bizi. Oysa, onlar görsel bombardıman çağının çocukları ilk müzik klipleri bile sıkıcı geliyor onlara. Herşeyin son sürat hareket etmesi gerekli sıkıcı olmaması için. 🙂

  9. ekmekçikız Says:

    Oblivious Bey’in verdiği link şahane!
    Bütün o eski anıların sesleri bir arada.
    Teşekkürler.
    🙂

  10. metin Says:

    Benden de bir teşekkür!

  11. metin Says:

    Elektra Hanım,

    Sizin açınızdan bayağı bi eğlenceli olmuş! Zamane veletleri ne anlasın!

    Teşekkür ederim üşenmeyip buralara kadar gelerek yorum yaptığınız için. (Susmayın, sıra size de gelecek!!!)

  12. Murat Aygen Says:

    Sevgili Metin bey dostum, Ertuğrul iMER’den önceki efekt ustasının adını da hatırlayabilecek misiniz acaba? Bu bir uzamanlık sorusudur, iyi düşünüp bir defada cevaplayın. 15 Ağustos gibi yine Hereke’de olacağım inşaallah, Haydarpaşa garına da gelebilirim, bu sene görüşelim bari..

  13. metin Says:

    Veysel Bey, valla “Tahsin, Tahsin” diye dilimin ucunda döndürüp durdum da soyadını hatırlayamadım, gugladım: Temren!

  14. metin Says:

    Google’da Veysel Bey’in sorusuna cevap ararken şurada ağaç kasalı radyolar konusuna rastladım.

  15. metin Says:

    Şurada ise İstanbul Radyosu anlatılıyor…

  16. Murat Aygen Says:

    Broavo bildiniz! Bi soru daha: “Yurttan Sesler” programının yapımcısı ve sazendelerin adlarını da sayabilecek misiniz? Hint: M.S.; AGA, AŞ, YA, . . .

  17. metin Says:

    Veysel Bey, bilmiyorum onları valla…

  18. Murat Aygen Says:

    Muzaffer Sarısözen; Ahmet Gazi Ayhan, Adnan Şeker, Yaşar Aydaş, . . .

  19. metin Says:

    İlk ikisini hatırlamam gerekirdi, hay Allah…

    Neyse, siz şu anketime katılır mısınız lütfen Veysel Bey -tam sizlik çünkü.

  20. ekmekcikiz Says:

    Ben hatırladım, bu isimleri.
    Hatta, devamındakiler de dilimin ucunda sanki…
    🙂

  21. metin Says:

    Vefa semtinde mi nerde, biryerlerde bir antika radyo tamircisi vardı. Dükkanına gidip kendisini ziyaret etmeyi çok istemiştim, bir türlü kısmet olmadı. Hatırlayanınız çıkar mı acaba onu?

  22. metin Says:

    Ekmekçikız Hanım,

    Keşke şimdi Gaziantep’te olsaydık da antika radyo sergisine gitseydik! Bakın benim çocukluğumdan kalma radyom resimde sol alt köşedeki radyoya çok benziyor:

    http://www.taraf.com.tr/haberv.asp?HaberNo=10771

  23. ekmekçikız Says:

    Metin Bey,
    Linke tıkladım, amma “geçici olarak servis vermiyorum, yürrü” dedi. Sonra yine bakayım.:)

  24. metin Says:

    Ekmekçikız Hanım,

    Öbür tarafta cevap verdim serzenişinize efenim.

    Bakın Stüdyo FM‘i nasıl es geçmişiz! Halbuki iki elim kanda olsa kaçırmadığım bir programdı o. (Uzun zamandır TRT dinleyemiyorum ne yazık ki, onun için “dı” dedim.)

  25. ekmekçikız Says:

    Tam olarak es geçmiş sayılmazsınız, Metin Bey.
    Yazının altındaki notunuzda Yavuz Aydar, Sebla Özveren adları geçiyor. Yalnız hatırlayamadım, Şebnem Savaşçı katılınca mı programın adı Stüdyo FM olmuştu, yoksa sadece sunucu değişikliği oldu da program hep aynı isimde miydi?

  26. metin Says:

    Valla bu sorduğunuzu ben de hatırlamıyorum şimdi Ekmekçikız Hanım. Ama sanki yazıda söylediğim programla bu program farklıydı…

  27. metin Says:

    Ekmekçikız Hanım,

    Stüdyo FM’le ilgili olarak şuraya da göndereyim sizi…

  28. KUBİLAY KIZILDENİZLİ Says:

    Bizim iki tane radyomuz vardı..Bir transistörlü ve 20×10 cm boyutlarında ve diğeri ise daha büyük ve “lambalı” radyoydu…Hatta büyük olanın içinde “bir adam mı var ?”
    diye baktığımız bile olmuştu..
    Babamın ajans haberleri, ve arkası yarınlar…
    İçinde yaşadığımız bu “yarınlarda” neden unutuldularki…
    Elinize sağlık yazı için.

  29. Konuralp Ilbay Says:

    Dilek kutusu, cumartesi günleri saat 17.00, klasik batı müziği dinleyici istekleri. Sunan: Nevin Uluçam idi. “Evet sevgili dinleyiciler, bir cumartesi günü daha birlikteyiz. İzmir’den Zeki …., Ankara’dan Neşe…istemişler. George Enescu’nun bir numaralı Romen rapsodisi. Mircea Besarab yönetiminde Bükreş Flarmoni Orkestrasıçalıyor.”

Yorum bırakın