ZOR OLAN

“hepimizin isteği, görebilen kişiler olabilmektir. ve bizi ancak o sözünü ettiğim gizli acı, deneyimlerin karşısında, özellikle de gerçeğin karşısında duyarlı kılar. bu konuma girdiğimizde, acının üretkenliğe dönüştüğü o uyanıklık konumuna geldiğimizde, çok yalın ve doğru olarak şöyle deriz: gözlerim açıldı. bunu bir şeyi veya olayı dışa dönük yönüyle algıladığımızdan değil, fakat göremeyeceğimiz şeyi kavradığımız için söyleriz. işte sanat bunu, yani bu anlamda gözlerimizin açılmasını sağlayabilmelidir.

üstünde yaşadığımız bu kararmakta, dilsizleşmekte ve çılgınlığın önünde geriye çekilmekte olan yıldızda, yüreklerdeki ülkeler boşaltılırken, onca düşünce ve duyguya veda edilirken, insanoğlunun sesi bir kez daha yankılandığında, bizler için yankılandığında, bunun insanoğlunun sesi olduğunun bilincine varamayacak biri düşünülebilir mi?”*

“malina”yı, o ölümsüz eseri bize armağan eden, görünenin altında yatana kulak veren, yabancılaşmanın hüküm sürdüğü bir dünyada “insan”a sözcülük eden, insanın varoluş koşulu saydığı dil ile ölümüne boğuşup hesaplaşan büyük bir yazarın, bachmann’ın sözleri bunlar. bugünlerde tekrar tekrar okumam gerek malina’yı. yıllar sonra yeniden. sonra bir daha. sonra bir daha. “bu sözde uygar dünyada” birbirlerini ağır ağır öldürmekte olan insanlar arasında, onlardan herhangi biri olduğunu hissettiğinde, belki bir silkinme, bir uyanıştır bu romanı okumak. tekrar tekrar okumak. iki insan arasında başlayan faşizme inat, senin ve onun “insan” olduğunu, bu ruhsuzlaşma batağının kıyısında balçıktan kurtulma çırpınışları arasında kendine hatırlatmadır. büyük edebiyat eserleri böyledir işte, şişede durdukları gibi durmazlar.

burada bir soluk alıp, nicedir unutulmuş bir şaire kulak verdim. kolilenmemiş kitaplarım arasında göz kırpıverdi bana muzip adaşım, metin eloğlu ağabeyim:

camı kırmak çok kolay
göğü hep göğertmek
unu hiç acıtmamak
çölü tez çimlemek
er’i dişilemek
piçi babalamak
sonu ilklemek hemen

zor olanı sen**

hadi şimdi de gramofona bir taşplak koyup dinleyelim. zehir gibi acı bir kahve eşliğinde:

sil yaşlı gözlerini miniğim
nasıl açıklasam içindeki korkuyu sana
bu boktan dünyaya doğduğun için
insanın insanı sebepsizce katlettiği

bak bir hele neye döndük ne yapıyoruz
yokettiğimiz herşeyi yeniden yap sen
çocuklar ağladığında anlat denediğimizi
şarkılarında onların yeni bir dünya doğacak

(…)***

sıra aynur doğan’a gelsin sonra. içimiz yunsun yıkansın, yatağını bulup aksın içimizden munzur.

(*) ingeborg bachmann, “bu tufandan sonra”, haz/çev: ahmet cemal, metis yayınları, 1990.
(**) asım bezirci, “metin eloğlu”, güney yayınları, 1971.
(***) müzik, sırasıyla: white lion, “when the children cry”, pride;
aynur, “yaranmaz aşık”, rewend;
aynur, “nomad”, rewend.

7 Yanıt to “ZOR OLAN”

  1. JoA Says:

    metin eloğlu’na takıldım ben. çok fena takıldım hem de. bir de white lion’ı dinlemeyeli çok olmuştu, teşekkür ederim.

  2. Elestirel Gunluk Says:

    Zor olan sen! demek icin ancak bu kadar guclu ve guzel ornekler secilir.. Ah bu sairler…

  3. gorunenisim Says:

    metin eloğlu iyidir “duyumunu artırır insanın” okuması zevklidir, kolaydır, hop diye sindirilir, yüze bir tebessüm oturur. ille de katagorize etmeye gerek yok diyenleri anlarım ya, yine de bilinmeli ki metin eloğlu şair değil nüktedandır; orhan veli gibi. hem de iyi bir nüktedan, sevilesi, okunası.. ama şair değil, eğer o şairse edip, turgut, nazım, önder, telli, attila… ve aklınıza gelen nicesi.

    şair ve nüktedanlar….

    metin eloğluna takılmayın, o size takılır günü gelince 😉

    her daim şarhoş bir şairin gülerek dediği gibi “eloğlu değil, itoğlu it”

  4. zihni Says:

    “..bunu bir şeyi veya olayı dışa dönük yönüyle algıladığımızdan değil, göremeyeceğimiz şeyi kavradığımız için söyleriz.”

    bu da beni düşündürüyor.
    lazzetta’da olsaydı birşeyler derdim. En iyisi, birşeyler demek yerine, daha fazlasını anlamak olsun:)

    bu aralar hep şairler önde götürüyor maratonu:)

  5. metin Says:

    sevgili ecem, metin altıok gibi metin eloğlu da kadri kıymeti pek bilinmeyenlerden midir, belki öyledir, belki değildir ama onları hatırladığımda -ki aslında unutmam ki hatırlayayım!- içim sızım sızım sızlar. içimizin şiiri de, resmi de onlara borçludur -düyuna kalmak ya da kalmamak, işte bütün mes’ele de budur.

  6. metin Says:

    bu şairler adamı hem ondurur hem öldürür, di mi eg kardeş! öldürür de ne’den öldürür? liste uzundur, upuzundur. aslında tek maddeden ibarettir belki de.

  7. metin Says:

    (boşverin jazzetta’yı zihni beyciğim, burada da söyleyebilirsiniz söyleyeceğinizi.)

    şairler maraton sever zaten, öyle değil midir?

Yorum bırakın