DÉJA VU

“evdeki ilişkilerine usul usul yabancılaşan ve kendilerini yaratma yolculuğunun sonuna gelmediklerini kendilerine kanıtlamak istercesine yeni bir heyecana doğru sürüklenen evli ve çocuklu iki insanın hikayesi bu.”

“hayatın akışına kapılıp giderken kendilerini ‘kıstırılmış’ hissetmeye başlayan sarah ile brad’in hem ‘yeni bir yön’ arzusunu, hem de değişim korkusunu titizlikle mercek altına alıyor.”

bugün aptal kutusunda tom perotta’nın bestseller romanından uyarlanan “tutku oyunları” gösterilecekmiş. keşke seyredebilsem… 

ama dur dur, ben bu filmi görmüştüm galiba. biryerlerden hatırlıyor gibiyim… 

yok oğlum, karıştırıyorsun sen, ihtiyarlık alametleri belirdi…

15 Yanıt to “DÉJA VU”

  1. ekmekçikız Says:

    Hah! Şiir bilmem ama, sinema bilirim. :))

    Siz bakmayın öyle, çalakalem anlatılmış film tanıtım yazılarına. Bu filmi çok fazla şey beklemeden seyredin. Güzel filmdir. Aslında, kitabı çok daha iyiymiş.
    (Ben yazmıştım, vakti zamanında, sonra bir bakarsınız.) http://ekmekcikiz.blogspot.com/2007/01/lodos-balii.html

  2. metin Says:

    Yok yok, ben film tanıtımlarını çok da iplemem zaten. Bunun konusu tanıdık geldi nedense -üstüme iyilik sağlık!

    Sizin yazınızı okumuş olabilirim. Okumuş da hatırlamıyorsam peşin peşin özür dilerim. Birazdan bakarım tekrar.

  3. metin Says:

    Bizim evde tv yok. Ben attım onu birgün. Güya tv’den uzak kalacaktı velet, Yağmurdan kaçarken msn’e / internete tutulduk!

  4. ekmekcikiz Says:

    Çocukları birşeylerden uzak tutmak öyle zor ki.
    Bilenler diyor ki, çocuğunuzu bağımlılık haline gelen bazı alışkanlıklardan -TV bilgisayar gibi- uzak tutmak için zorlayıcı kurallar koymak yerine onun da katılacağı bir anlaşma yapın.
    “Şu kadar zaman için, şu istediğin şeyi yapmakta serbestsin/serbestim, ancak bunu diyelim ki ders çalışma, kitap okuma saatleri dışında yapmak ve onlara öncelik vermek koşuluyla” gibi.
    İki taraf da kendi kuralına ve zorunluluğuna uyacak, bunu denetleyecek.
    Ben denedim, işe yarıyor.

  5. ekmekcikiz Says:

    Film gecenin bir vakti oynuyormuş, üstelik kırk defa reklam girer araya, uykusuz kalmaya değmez, gördüm nasılsa.
    Hem zaten, ben bu filmi çekilirken de görmüştüm; canlı canlı. 🙂

    Tanıtım yazısına itirazım, Türkçe isimden etkilenerek yazılmış olmasından. Orjinal isim “Little Children”. Sahiden o kadar çok çocuk var ki filmde, hem gerçek küçük çocuklar, hem büyümemiş yetişkinler, hem de büyümesine izin verilmemiş insanlar.
    Asıl mesele çocuk kalmış yetişkinlerin, hangi noktada neyi seçtikleri. Çocuk kalmanın sorumsuzluğunu yaşamak mı, yoksa verdikleri kararların arkasında durarak gerçek yetişkinler haline gelmeleri mi?

    Şimdi, geçen seneki kısa yazıma baktım da, aslında filmle ilgili düşüncem sonradan daha gerçek bir noktaya oturmuş. Şimdi o yazıya ek yapmış oldum.

  6. Talisman Says:

    Ben o pedofili olan adamdan çok etkilenmiştim. Empati bazen bir lanet olabiliyor. Adam öyle feci bir acı çekiyor ki ve ne kadar da çözümsüz bir derdi var. Çok berbat.
    Sevgisizlik vardı o filmde bence ve sevgi peşinde gerçekten 3 yaşında çocuklar tavrında koşan insanlar.

  7. metin Says:

    “çocuk kalmış yetişkinler”

    Ne kadar bıçaksırtı bir durumdur bu.

    İyidir.

    Ve kötüdür.

  8. ekmekçikız Says:

    Talis,
    Filmdeki en gerçek karakterin o adam olduğunu düşünmüştüm. O adam için uygun görülen klasik cezalandırma nedeniyle, filmin sonunu ahlakcı bulmuştum. İdeal toplum olsa da o adamın yaraları sarılabilse, daha iyisi hiç yara açılmamış olsa, keşke.
    Kim ideal toplumda yaşıyor ki, saçmalık benimkisi.

    Metin Bey,
    Doğru söze ne denir? Haklısınız, “iyidir ve kötüdür”.

    İyidir: Hayatı eğlenceli kılar, her zaman kasım kasım ciddiyetle davranıp, yaşıyor taklidi yapmayı engeller.
    Kötüdür: Sorumluluk gerektiren zamanlarda “o” sorumlu davranmayınca, en yakınındakiler için hayat çekilmez hale gelir.
    (Bir işe giriştim, iyidir/kötüdür listesi yapıyor gibi. Baktım, öğreten abla oluyorum. Caydım.)

    Şuna inanıyorum; o mutlu kahkahaları atan çocuğu hep korumalı, bir yandan da şöyle gözlüğünün üstünden bakıp olanı biteni anlayışla karşılayarak izlayen olgun kişi olabilmeliyiz. Arasını doldurmak kolay. 🙂

  9. metin Says:

    Bu filmin DVD’si filan var mıdır? Almaya değer mi acaba? Ben sadece ve sadece yazımdaki alıntılardan dolayı merak ediyorum.

  10. ekmekçikız Says:

    DVDsini görmüştüm, kışın. Kate Winslet’in iki filmi birarada satılıyordu. Birisi bu filmdi, diğeri Ethernal Sunshine of Spotless Mind’dı. İkincisi için bu ikili kesin almaya değer. Zaten, TV’de gösterilince DVD’ler ucuzluyor da. Bence bulursunuz ve alırsınız.

  11. Talisman Says:

    Korsana evet diyorum ben kısaca :))

  12. ekmekçikız Says:

    Taliiisss!
    Cıs!

  13. metin Says:

    Korsan gemisine binmek yok efenim! Patates yemekleri berbat!

  14. ekmekçikız Says:

    Filmi buldunuz mu, izlediniz mi?
    Sonuç?

  15. metin Says:

    Hayır, henüz fırsatım olmadı Ekmekçikız Hanım.

Yorum bırakın